31 Ekim 2014 Cuma

"Ateşler Söndükten Sonra Artık Çok Geç"

"Güneş hiç batmaz, günler solsa da." bugün de bir değişiklik olsun dedim ve Direc-t 'in şarkı sözlerinden bir kısmını yazmak istedim. Uzun zamandır hikaye yazmıyorum. Yazasım da yok. Başladığım bir hikaye nedeni bilinmez ya devamı gelmeden kalıyor öyle. Ama gözlemliyorum yazmadığım süre içerisinde. İnsanları, ne kadar garip olduklarını, kimi zaman ne kadar düşüncesiz davrandıklarını. Her şeyi gözlemliyorum. Bir köpeğin patisiyle gözünü kaşımasından bir insanın kahkahasına kadar her şeyi. Ama hikaye yazmaktansa bunlarla ilgili yazmak istiyorum son zamanlarda. En çok gözlemlerimin içinde dikkatimi çeken ise hızlı yaşamamız. Hayat bir maraton sanki ve biz ona yetişmeye çalışan birer yarışçıyız sadece. Hayır! Böyle düşünmek çok saçma. İçinde bulunduğumuz anının tadını çıkarmak varken. Geri geri bakarken ileri yürüyemeyeceğimiz gibi ileri bakarak yürürsek de önümüzdeki engele takılıp düşebiliriz. O halde neden önümüze bakmıyoruz sadece? Neden devamlı gelecek için kaygı taşıyarak veya geçmiş için üzülerek geçiyor zamanımız? Neden şuanı, sadece şuan olduğu için sevmiyoruz da hep fazlasını istiyoruz sanki? İnsan, ne garip bir varlık. Elindekinin değerini bilmediği gibi elde ettiği şeyden de yeterince haz almıyor. Bir türlü hiçbir şey yetmiyor insana. Hep bir daha fazlası. Hep bir adım önde olma isteği. Bütün bunlar insanı o kadar garip ve gülünç bir hale getiriyor ki. Dışarıdan üçüncü kişi gözüyle bakın kendinize. Sahip olduğunuz bir şeyin daha iyisini istemediğiniz oldu mu hiç? Olmamıştır. Herkes için bu durum geçerli. Elimizdekinin kıymetini bilmeden hızlı hızlı yaşıyoruz sadece. "Sahip olduğumuz şeyi bulamayanlar da var." mantığını da sevmiyorum. Bu cümleyi kurmak sosyal sınıf ayrımı yaratmaktan başka bir şey değil bana göre. Bütün bunları fark edemeyişimiz hızlı yaşamaktan. Kaçımız bugün aynı durakta otobüs beklediğimiz adamın üzerindeki kıyafete dikkat etti? Kaçınız bugün her zaman gözünün önünde duran bir eşyanın rengini bilmiyor? Ne yazık ki o kadar meşgul ki kafamız hayattaki mutlu eden en ufak ayrıntıları bile göremiyoruz. Kafamızın içinde bin bir türlü düşünce ilk minik bir göl oluşturuyor sonra bir deniz en son bir bakıyoruz ki okyanusta boğuluyoruz. Düşündüğümüz adar hızlı konuşamıyoruz. Veya ben bu satırları yazarken düşündüğüm kadar hızlı değilim. Öyle olsa bu yazı birkaç saniye de biterdi. Peki en son ne zaman gerçek bir şey için düşündünüz? Geçmişte olan bir şey için değil veya geleceğinizi planlamaya yönelik değil. Kendiniz hakkında en son ne zaman bir şey düşündünüz? Aynaya baktığımızda oluşan yansımadan daha fazlasıyız hepimiz. Kimi zaman yorgun düşen bir savaşçı, kimi zaman mutlu bir aşık, kimi zaman huysuz bir ihtiyar kimi zaman yaşamaya karşı umudunu kaybetmemiş bir kelebeğiz aslında hepimiz.
 Asıl önemli soru ne zaman kendimiziz?