25 Ağustos 2020 Salı

Vedalaşılanlar

 Zaman benden pek çok şey götürdü. Ne yazık ki götürdüğüne en çok üzüldüğüm şey ise hikaye yazma yeteneğim. Tabi ki bu blogla asla vedalaşmayacağım. Her ne olursa olsun yazmayı bıraksam dahi burası benim bir parçam. Ve hatta geçmişe baktığımda buraya girip eski yazdıklarıma baktığımda kendimle gurur duymamı sağlayan ender detaylardan biri bu blog. Neyse gelelim bugün bu saatte neden burada olduğuma. Çünkü artık yatmadan önce düşündüğüm şeylerin zihnimi ele geçirmesinden çok yoruldum. Çünkü artık kendimi hissedememekten çok sıkıldım. aslına bakarsınız epeydir böyle bir terapiye ihtiyacım vardı. Hikayelerin arkasına sığınarak içimi dökmeyi denedim geçtiğimiz ay. Fakat sadece taslak olarak yerini alabildi. Üzücü, biraz. Benden giden koparılan şeylerin yanında sanırım en ufak kalanı hikaye yazma yeteneğim, kabiliyetim olacaktır. Neyse.

Hayatımı hep bir kaçış içerisinde duygularımı belli etmemek üzerine kurdum. Kahkahalarımın, gülüşlerimin arkasına sakladım acılarımı. Kalbimin yandığını hissettiğim zamanlarda bile işi dalgaya vurdum ve devam ettim. Hala ediyorum hoş gerçi artık acılarım çok daha az. Haliyle mutluluklarım da  azaldı diyebilirim. Dünyanın en dışa dönük insanı gibi görünsem de her şeyi içimde yaşadım, içime attım. Kısacası beynimle kalbimin savaşı hiç bitmedi, biteceğe de benzemiyor bu gidişle. Her zaman duygularıma kulak verip sonucu mantığıyla getiren bir insan oldum. Böyle olmak hayatta isteyeceğim belki de en son şeydi ama oldu. Çünkü korktum. İncitilmekten, acı çekmekten, üzülmekten... Bunlardan bu derece korkarken yine kendi aptallıklarım yüzünden bunlardan kaçamadım. sanırım hiçbirimiz bu korkulardan kaçamıyoruz ehe. Bugün bu saatte bu satırları yazmamda en büyük payı olan sebep ise duygularımı hissedememem. Hiçbir şey hissedemiyorum. Mutlu muyum, üzgün müyüm, bu hayata inanılmaz kızgın mıyım bilmiyorum. Tek istediğim son zamanlarda her şeyden uzaklaşmak. Büyürken kaybettiğim o eski Benay'la karşılaşmak bir yerlerde. Belki kendi içimde belki başkasının gözlerinde bulurum onu. İnanın bilmiyorum. Devamlı düşünmekten ve bunun vermiş olduğu yorgunluktan aşırı yoruldum. Sadece yolunda giden şeylerin olmasını istiyorum. İşim, aşkım, huzurum... Bunlar yerinde olsa sanki bir şeyler biraz çözülür gibi geliyor. Belki de çözülmez. Böylece ölür giderim, kendisini kaybetmiş bulamamış ve bunun derin üzüntüsünü yaşayan bir kararsız olarak. Kararsızım çünkü kaybettiğim kişi olmak isteyeceğimi bu saatten sonra gerçekten ister miyim bilmiyorum. Çünkü ondaki kafayla şimdiki hayatında çok acı çeker. Belki acı çekmek de iyi gelecektir ama ne gerek var şimdi? Dimi ama.. Tamam tamam kararım kesin. Kaybettiğimiz Benay sonsuza kadar kayıp olarak kalabilir. Şu an ki halimle de mutlu olmanın bir yolunu bulacağım elbet. Vedalaşılanların ilk sırasında kayıp Benay var. Yolun açık olsun güzelim, ileride bir gün eğer içimde karşılaşırsak selamlaşırız başka birinde rastlarsam sana o zaman onunla da selamlaşırım. Elveda Benay. 

Tabi bahsi geçen veda kararları şaaaaaak diye bugün alınmadı. Kafamda epeydir olan düşünceleri bugün dökmek istedim yazıya, öyle ya da böyle. Gelelim sıradaki vedamıza. Beyler, sizle vedalaşmak için geç bile kaldım. Beyler de eski ilişkilerim, öyle ya da böyle bir şekilde hayatıma girmiş, hayatıma dokunmuş, ağlatmış, güldürmüş olanlar. Hepinize elimden gelse teşekkür mesajı atardım ama aynı zamanda hepiniz de amınakoyim. İnsanlar hayatlarımıza giriyor, çıkıyor. Geriye tecrübelerimiz kalsa da çalınan duygularımız da olabiliyor. Kimseyi suçlamak istemiyorum. Bu benim davam ama kabul edelim sizlerin de büyük etkileri oldu. İyi ki olmuş demekle birlikte yineliyorum hepinizin amınakoyim. En temizinden bir veda size gerekiyor. Bütün kapılarımı kapatıyorum geçmişimin. Hoş çoktan kapattım zaten ama elimde olsa şu an balkondan çıkar bağırırım kapıları kapattım gidene yalllllaaaaaahhhh gelene hoş geldiniz... Neyse uzatmayalım. Elveda Beyler. 

Sanırım bir veda da iyi niyetime, herkesi kendim gibi sanma yanılgıma gelecek. Başıma ne geldiyse bu aptallık yüzünden geldi çünkü. Elveda gereksiz iyi niyetim. Herkesi iyileştirme için sarf ettiğim fakat başına buyruk götüne kuyruk insanlar yüzünden asla değeri bilinmeyen çabam. Ayyyyneeeennn öyle ne bok yerseniz yiyin sizinle mi uğraşayım bir de. Göt kuyruk falan derken aklıma geldi bir veda da neden arkadaşım olduğunu bilmediğim insanlara gelsin. Yanlarında kendimi kötü hissettiğim insanlara arkadaş dememin bir anlamı olmadığı gibi onların yanında olmamın da bir anlamı yok. 

Bu bir aydınlanma yazısı değil umarım anlamışsınızdır. Zaten her gece düşündüğüm şeyleri bugün son kez yazarak düşünmek istedim. Sonrası için güzel planlarım var kafamda. Belki bir gün onları da yazarım demek isterdim ama hayallerimi paylaşmaktan hoşlanan biri olmadım. Sırf bu yüzden bazen insanların gözünün içine baka baka yalan söylemişliğim bile var, aramızda kalsın. Vedalaşmak istediğim daha pek çok şey var aslında. Onlarla da vedalaşırsam ortada bir Benay kalmayacağı için kendimi olduğum gibi kabul ederek dış faktör olarak nitelendirdiğim her şeyden vazgeçiyor ve vedalaşıyorum. 

Bu kadar vedalaştıklarım varken şu an hissedemezsem de içimden hiç gitmesini istemediğim duygular da var tabii. Aşk, sevgi, tutku.. Nolur bırakmayın beni. Size sahipken olduğum insanı çok seviyordum çünkü. Kendisiyle bir daha görüşmeyi çok istiyorum. Yollarımızın ayrılmasını asla istemediğim kimi zaman ailemden bile daha yakın hissettiğim sayıları çok olmayan ender arkadaşlarım var. Kendilerini bildiklerini biliyorum. Umarım hayatın gücü yollarımızı ayırmaya hiçbir zaman yetmez. 


Şimdilik benden bu kadar. 

Sizde umutsuzluğa alışmayın, yatağa küs girmeyin...