13 Haziran 2013 Perşembe

Bir Adam Bir Silah


Sen ! Belki bunu okursun ? 





"Hiç beğenmedim." diyerek kitabı masaya doğru fırlattı. Bu nasıl olurdu ? Nasıl birisi onun yazdıklarını beğenmezdi. Yıllardır yazıyordu belki de ilk defa böyle bir tepkiyle karşılaşmıştı. Yerinden doğrulup kaçmak istedi oradan. Ama yapmazdı. Bu görüşmeyi ayarlayana kadar canı çıkmıştı. Kendi kendini sakinleştirdi. Ve karşısındaki bir şey bilmediğini düşünen adamın uyduracağı laflara kulak verdi. "İğrenç yazıyorsun. Hiç beğenmedim. Bu saçmalıklardan daha var mı ? Hepsini okuyup tek tek alay etmek istiyorum." dedi. Hiç sinirlenmeden "Teşekkür ederim, evet bu saçmalıklardan yığınla var. Ama size bunları getiremem." dedi. Bu tepkiyle karşılaşmayı beklemeyen adam şaşkınlıkla genç adamın suratına bakakalmıştı. Adam "Nedenmiş o çok mu değerliler yoksa ?" dedi alaycı bir tavırla. Genç adam yerinden doğruldu. Oturdukları o uzun, beyaz, yabancı dizilerdekileri aratmayan masaya ellerini koydu ve omuzlarını hafifçe öne doğru çıkararak konuşmaya başladı. "Biliyorum, seviyorsun. Okudukça okumak istiyorsun. Hatta daha fazlasını istiyorsun. Ama sana istediğini veremem. Sen bunlara çirkin dedin diye yazmayı bırakacağımı falan mı sandın yoksa ? Ha ha ! Çok yanıldınız sevgili idolüm." Çantasından birkaç kitap çıkartıp masaya fırlattı ve devam etti. "Ben de bunların hiçbirini beğenmedim. Son zamanlarda işinizin bokunu çıkardınız efendim. Ben de bunları beğenmedim. Hadi ! Yazmayı bırakın ! Bırakamazsınız. Üstelik ben sizin idolünüz, örnek aldığınız biri bile değilken canınız ne kadar acıdı değil mi az önce. Az önceki acımı tahmin edebilmişsinizdir umarım." Adam öylece donakalmış ve gence bakıyordu. Genç ise bütün soğuk kanlılığını koruyarak kaldığı yerden devam etti. "Şunu rahatça söyleyebilirim ki sizi örnek almak yaptığım en saçma şeydi." Adam biranlık bir duraksamadan sonra telefonuna sarıldı ve asistanına "Yarın ne var ne yoksa iptal et daha mühim meseleler var. Kes sesini yarın ne kadar yoğun olduğumu biliyorum ne diyorsam onu yap !" dedi. Ona bakan ve karşısındakinin zekasını hemen kavratan bir çift göze baktı öylece. "Sen ! Konuşacağımız çok şey var evlat. Sabah dokuzda burada ol. Bir dakika gecikirsen hayatının şansını kaçırırsın ona göre." diyerek kendi üstünlüğünü ispatlamaya çalışırken, genç iki saniyelik bir duraksamadan sonra "Ben hayatımın şansını kaybedeli çok oluyor. Yarın beni buraya getirmek için çok daha iyi bir bahane bulmanız gerek." dedikten sonra kapıya yöneldi. O sırada adam "Dur ! Yarın gel çünkü yalnız ölmeyi hak etmiyorsun." diyerek genci durdurmayı başardı. Genç alaycı bir bakışla kapıyı açtı ve dışarı çıktı. 
"Tüm bu olanlar gerçek mi ? Ah tanrım ! Ben az önce ne yaptım ? Oysa ki uslu çocuğu oynayacaktım. Ha ha ! Üstadıma baş kaldırdım. Sistemin kölesi olma. Köle olanlara uyma. Farkını koy. Tarzını yarat. Kim köle kim değil gör." aklından geçenleri durduramıyordu. Adam ise elini başına koyarak o uzun ve beyaz masada neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette kalakalmıştı. Ertesi gün genç yazar saat tam dokuzu bir geçe adamın ofisine gelmişti. Adam "Saat ?" ,der demez "Bir geçiyor biliyoruz ibne." diye karşılığı almış ve öfkesinden renk değiştirmişti . Genç çantasından, ucunda bir susturucu olan silahını çıkardı ve adama doğrulttu. Adam iyice şaşkınlık içindeydi ve "Neler oluyor ? " bile diyemeden bedeni ofisinin parıl parıl parlayan beyaz yerlerine yığılıp kalmıştı. Kanı ürkek ürkek süzülüyordu zeminde. Gencin söyleyecek birkaç cümlesi daha vardı : "Sen, benim yazdıklarımı beğenmemiştin değil mi ? Üstelik neler yaşadığımı bilmeden beni eleştirdin öyle değil mi ? Sendin değil mi o ? Yaptığın çok küstahca. Daha kendi yüzünü göremezken kendi gözlerinle, başkalarının yüzlerinden söz ediyor ve onları eleştiriyorsun. Yazık ! Şimdi defol git cehennemin dibine." Daha sonrasında hızlı adımlarla o koca binayı terk etti. Tek el ateş sesi. Yere yığılmış gencecik bir beden, Zeusun sidiğine karışan kan kokusu, susturucusu çıkartılıp yere usulca düşen bir tabanca... 

2 yorum:

  1. hikayedeki genç saplantılı ve hassas bir karakter sanırım. geliyor, öldürüyor ve gidiyor. hikayenin kendisi soru işareti gibi. gencin adama verdiği cevabın sonundaki ''ibne'' kelimesine bakılırsa sokak jargonuna hakim. hem böyle sıradan, hem psikopat. garip. neden öldürüyor adamı acaba.

    YanıtlaSil
  2. Önemli olan soru işaretini bırakmak. Anlamsızlaştırmak belki de olayı. Belli ki var bir derdi. "Acaba neye ve kime ?" dedirttirmek. "Öldürüp gitmek" herkesin en az hayatında bir kez olsun, biri için düşündüğü bir fikir olmamış mıdır ?

    YanıtlaSil