15 Nisan 2015 Çarşamba

Güzmania

 Uzun zaman sonra tekrar gelen yazma isteği. İyi ki geri geldin. 


 "Bir güz yağmuruna tutulmak nedir bilir misiniz? Aşık olmak geceye. Bazı sonsuzluklar, sonsuzdan daha sonsuzdur." İşte tam bunları yazdığım sırada ıslık çalan rüzgarın sesine kulak verdim. İşin garip kısmı bu ıslığı nisanın ortasında duymuş olmam. Üşüyen ellerim cebimde usulca ilerliyorum. Neredeyim, hayatım nereye gidiyor en ufak bir fikrim yok. "Kalbimde sen. Kalbim desen?". Çok seviyorum alıntı yapmayı son zamanlarda. Hele söz konusu olan insan "en sevdiğim yazar" olunca... Belki çok şizofrenik düşüncelerim, belki size yabancı gelebilir bütün bunlar. En azından hepinizin tanıdığı insandan daha farklı düşüncelere sahip olan bir insan, bunları yazan. Arp çalan bir şeytan düşünün. En az onun kadar ironik bu mesele. Bu mesele, bu mesele... Hangi mesele? 
 İç savaş çıktı içimde. Çok sevdiğim bir söz var nereden bildiğimi bilmediğim: "Acı çektiğimizi hatırlarız, acıyı değil." o halde boşa yaşamıyor muyuz sizce de? Mutluluk peki? İnsan mutlu olduğu bir anı düşünürken tekrar tekrar mutlu olabiliyor. En azından ben oluyorum sizi bilmem. Artı, eksiyi götürüyor mu o halde? Tek kelimesini anlamadığım geometri dersleri kadar karışık mı hayat? Yoksa bir öğretmenin öğretme isteği kadar güzel şeyler var mı hayatta hala? Nereden çıktı bu olumsuzluk? Var tabii efendim. Ne demiş Cemal abi "Hayat kısa, kuşlar uçuyor." Öyle olmasa uçar mıydı kuşlar. 

 Yağmur yağarken hiç gök yüzüne baktınız mı? İnsan yaratılışından ötürü olsa bakamaz da zaten. Zira, bu hepimizi yağmur karşısında mahçup etmeye yarayan masum bir detaydır bence. Koskoca gökyüzü ağlarken gülmek ne haddimize?! Ben de yeni öğrendim, yağmur yağarken uçarmış meğer kuşlar. Ne muazzam bir duygudur kim bilir. İnsanoğlu anca fırsat bilsin öpüşsün romantikliğin doruklarında, sevgi seli... Uçmaktan bahsediyoruz! Sırılsıklam olmak. Özgürlüğü hissetmek... Hadi uçamıyoruz, peki neden hepimiz sadece ıslanıyoruz? 

En son ne zaman tam anlamıyla ne hissettiğinizden emin oldunuz? İnsan garip bir varlık arkadaşlar. Si..r edin nihilistliğe göre hiçbirimiz yokuz zaten. Çok sevgili felsefe hocam kalbimizin içinde açmaya korktuğumuz bir kara kutu olduğunu söyler. Bu kara kutuda der, öyle şeyler vardır ki kendinizden bile korkarsınız. Kendinizden bile soğursunuz. Ne zaman mı açılır bu kara kutu? Benim için işte tam da bu anda. Herkes için olduğu gibi kendiyle yalnız kaldığıyla. Kimi zaman yağmurun altında sigaranızı içerken kimi zaman başınızı yastığa koyduğunuzda kimi zaman bir kafede tek başınıza bir şeyler içerken. Kimi zaman, kimi zamanların sonu gelmez. Sadece kendinizle baş başa kaldığınızda açarsınız o kara kutuyu. Sorumu yineliyorum "En son ne zaman tam anlamıyla ne hissettiğinizden emin oldunuz?" Belki böyle sorsam fayda etmez. bunları yazdıktan sonra bir de şöyle sorayım : "En son ne zaman kara kutunuzu açtınız?" Kara kutunuzu açmaktan korkmayın. 

"Umutsuzluğa alışmayın, yatağa küs girmeyin." Büyük Ev Ablukada sloganıdır binevi. Ama her şey bir yana Büyük Ev Ablukada bir Turgut Uyar şiiridir arkadaşlar. Denizlerde sonsuzluğu göremiyorsanız, yaşamıyorsunuzdur. Çünkü sonsuzluğu, sonsuz olmayan bir şeyde görmek umuttur. Umut da insanı ayakta tutan tek şey! 

Unutmayın, çığlıklar sessiz atılmak için var!