10 Haziran 2013 Pazartesi

İnsanlıktan İstifa Eden Hayalet

Ne zaman gözünü kapasa aynı kabusu görüyordu. Uyumak istemiyordu bile. En tatlı kış gecelerinde bile uyumamak için dua eder hale gelmişti. Klasik bir gündü onun için. Yine erkenden uyanmıştı. Dağınık olan odasını inceledikten sonra ağır adımlarla salona geçti. Salonun camını örten perdeyi usulca araladı. Camı açtı. Günaydın sigarasını yaktı. Etrafını inceledi. Henüz şehir uyuyordu. Hiç ses yoktu. Hiç insan da yoktu haliyle. İyice bakındı. Soğuk kış havasını ciğerlerine, yaşlı bir kadın poşetlerini doldurur gibi doldurdu. Sigarasını camdan aşağıya attı. Hayattan istifa etmişti artık. Çünkü yıllardır ne bir işi vardı ne de bir kimsesi. Çok sevdiği yalnızlıktan artık çok sıkılmıştı. Normalde yalnız kalmaya bayılırdı. Yalnızlık onun için bir tür zenginlikti.Yalnızlıkta sıkılacağı aklına bile gelmezdi. Üstelik gece boy gösteren boy gösteren bu yalnızlık kabusları da hiç hayra alamet değildi. Bunları hızlıca düşündükten sonra eski paltosunu da üzerine giyip dışarıya çıktı. İnsan çok görmeyi ümit ettiğim şeyler vardı. Ama bu insanları yutan şehirde dışarı çıktığında -gariplik ya- sadece insanları görebilmişti.kimse onu farkına varmıyordu. Farkına varılmak gibi de bir amacı yoktu zaten. O, çoktan istifa etmişti insanlık görevinden. Şimdi kimsenin ne onu farkına varmasını istiyordu ne de onu sevmesini. Kalabalığın ortasında yapayalnızdı. Bunu biliyordu ve artık bunu bilmekten de sıkılmıştı. Onu hayata yeniden bağlayacak en ufak bir şey kalmamıştı artık. Yaşamaktan keyif almıyorsa niye yaşıyordu ? Yaşaması ona bir şey anlam ifade etmiyordu bile. Gereksiz bir insandı. Ve bu gereksiz insan aklından şunları geçirmeden edemedi : "Bütün bunlar aptallık. Yaşamam,yaşadıklarım,varoluşum.. Hepsi aptallık. Boş ve gereksiz hepsi. Kendini sevmeyen insanlar öldürülmeli ! Öldürülmeliyim. Tutuklu yargılanmalıyım. Yapmadığım her şey için suçlanmalıyım. Küçücük bir hücrede, yalnızlığımla aynı helayı paylaşmalıyım. Sevgisiz kalmalıyım, nefretle dolmalıyım sonra. Bir bok çukuruna atılıp ölmemi bile beklemeden arkamdan olur olmaz konuşulmalı..Sonra.." Ani bir korna sesiyle irkildi. Az kalsın ölecekti. Bu fırsatı kaçırdığına üzülerek ağır adımlarla yürümeye devam etti. Ne değişirdi ölseydi. Durdu ve tekrar ne adar gereksiz bir insan olduğunu düşündü. Yani kendine yaşaması gereksiz geliyordu. İntihar edebilecek kadar güçlü değildi. Ama istifa edecek gücü kendinde çoktan bulmuş ve gerekeni yapmıştı. Artık ne zaman ve nerede olduğu umrunda değildi sadece ölmek istiyordu. Bunları düşünürken neredeyse ışık hızına ulaşmıştı. Hava kararmaya başlamıştı. Karanlığı sevmezdi, kim bilir belki de ondan korkardı. Bu yüzden ağır adımlarını az da olsa hızlandırarak evinin yolunu tuttu. Paltosunu çıkardı ve koltuğuna oturdu. Dakikalar dakikaları kovaladı ve böylece saatler geçti. Gecenin karanlığı bastırmıştı. Karanlığın dibindeki adamın gözyaşları akmaya başladı. Hiçbir şeyin yolunda gitmediğini fark etti. Bir kez daha durdu ve düşündü. Cidden hiçbir şey yolunda gitmiyordu ve bu durum gün geçtikçe canını sıkmaya başlamıştı belki de. "Neden böyle oldu ?" diye düşünmekten sıkılmıştı, yorulmuştu. Canına tak etmişti artık. Yaşadıklarını düşünmekten bile sıkılmıştı. Bütün bu "saçmalık"ları düşünerek uyuya kaldı. Uyandığında yine karanlık hakim ve ay da savcıydı. Dünya döneyi unutuyormuşcasına zaman, yavaş yavaş geçiyordu. Ayağa kalktı. Ağır adımlarını hiç bozmadan mutfağa yöneldi. Mutfak çekmecesinden bir bıçak aldı ve yere oturdu. Düşünüyordu, düşündükçe düşünüyordu. Kalp atışları hızlandı. Öyle hızlandı ki biran için göğüsünü terk edeceğini sandı. Nefes alış verişleri hızlandı. Öyle hızlandı ki göğüsü patlayacak gibi şişiyordu. Gözlerinden bir iki damla yaş. Her şey tamamdı. Peki ya cesareti var mıydı ? Ölmeye hazır mıydı ? Bütün bunları düşünürse yapamazdı. Düşüncelerini durdurdu. Zaman zaten durmuştu. Bileklerini kesti. Çok geçmeden vücudu yana doğru yayıldı. Ve kanı, rutubet kokan o karanlık ve leş gibi olan mutfağın zemininde ağır ağır yayıldı. Ölünce biliyordu ki ceseti bile çok sonra bulunacaktı. Çünkü hayaletler aynada yer almazdı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder