4 Ağustos 2018 Cumartesi

Sarı Sokak Lambaları

Yalnızca düşünceleriniz yeteri kadar sessizse sigaranızın yanışını duyabilirsiniz.
İyi okumalar.

Elimde olsa dedi, elimde olsa bütün sokak lambalarının sarı yanmasını sağlardım. Bunu kendi kendine söylediğinde saat 05.08'di. Kendi kendine konuşmayı delilik olarak görmüyordu. Yıllardır kendisini dinleyen tek bir kişi bile çıkmamıştı ki. Yıllardır yalnızdı. Hayatına insanlar girmişti, insanlar çıkmıştı. Yeni dostlar kazanmış sağlam dostlarını tek kalemde silmişti. Ama yalnızdı işte. Hayatın gerçeklik pencerisinden baktığında önünde uzanan deniz kadar yalnızdı. Hiçbir zaman düşünceleriyle mücadelr etmeyi başaramamıştı. Hiçbir zaman kendisiyle mücadele etmeyi başaramamıştı.
Ayaklarının üzerinde durabiliyordu artık. Bu gücü kendinde buluyordu ama bu güç onu gerçekten güçlü mü kılıyordu yoksa gün geçtikçe onu daha zayıf mı düşürüyordu?
Yine böyle bir gecede yine düşüncelerinin içinden çıkamadığı minik kaosunun onu yalnız bırakmadığı bir gecede söylendi kendi kendine. Elimde olsa dedi, elimde olsa bütün sokak lambalarının sarı yanmasını sağlardım.
Sarı sokak lambalarının yağmurla uyumunu seviyordu. Sarı sokak lambalarıyla kanının daha güzel uyum sağlayacağını biliyordu. Sarı sokak lambalarının mutsuzluğuyla daha uyumlu olduğunu biliyordu.
Ne zamandır düşüyordu? Ne zamandır çıkamamıştı atladığı uçurumdan? Ne zaman atlamıştı o uçurumdan? Zavallılık mıydı bu çaresizliğin adı? Yoksa zavallılık olamayacak kadar acınası mıydı hali? Uyumayı ama gerçekten uyumayı ne zaman bırakmıştı? Mutlu olmaktan ne zaman vazgeçmişti? Bu düşünceler onun muydu onun muydu kurduğu bütün hayaller?
Düşüncelerini asla susturamıyordu. Başının çatladığı gecelerde alkole sığınmakla bulmuştu her zaman çareyi. Bu gece içmemişti. Evet bir damla bile içmemişti. Özel bir nedeni yoktu. Neler düşündüğünü bir bir hatırlamak istiyordu. 05.39' da evini terk edip küçük semtinin bütün sokaklarını teker teker dolaşmaya karar verdi. 05.41 de kapıdan çıkmıştı bile. Kimse onu görmeyecekti nasıl olsa görse bile bir hayaletten farkı yoktu artık insanların gözünde. Semtinin bütün sokaklarını gözü kapalı gezebilecek kadar uzun süredir burada yaşıyordu. Ama hayır kapatmayacaktı gözlerini. Yüzleşecekti bütün o kaçtığı anılarından. Geçmişiyle bu yüzden boğuşup duruyordu ya işte. Kaçmaktan. Hiçbir şeyin üstünü kapatmadan sadece kaçmıştı. Hiçbir sorununu çözmeden sadece kaçmıştı. Geçmişindem kaçarken hep kendine takılmıştı. Kalbindeki hendeklere takılmıştı ayağı. Biliyordu bütün bunlarla tek tek yüzleşmeden kapatamayacaktı geçmişini. Sigarasını yaktı. Düşüncelerinin hızına yetişmek için midir bilinmez yaktığı sigara sadece iki dakika hayatta kalabiliyordu. İşte oracıkta karşısında duruyordu ilk ağladığı sokak, işte oracıkta uzanıp gidiyordu ilk sigarasını içtiği cadde. Sanki daha dün yaşamıştı bütün geçmişini. Sanki daha dün olmuştu üzerinden seneler geçen bütün olaylar. Dün gibiydi içinde hissettiği umut ve dünkünden daha parlaktı artık zihni. Kalbini dinlemeyi bırakıp mantığını dinlemeye başlamıştı. Belki de orada kırmıştı mutluluk çemberini.
BİL-Mİ-YOR-DU.
Yolların, caddelerin, sokakların onu nereye çıkaracağını nasıl adı gibi biliyorsa bir o kadar da bilmiyordu zihninde yığılan soruların cevaplarını. Kaçamazdı artık ne kendinden ne düşüncelerinden. Köşeye sıkışmıştı. Keşke bir semtin sokakları kadar kolay olsaydı düşünceleri.
Tekrar evine gitti. Aynaya baktı. Kimsin sen?
Sahi ya kimdi?
Bu sorunun cevabını o dahil bilen kimse yoktu. Evinde biraz oyalandı. Yıllardır gerçekleştirmesi gerektiğini bildiği olayı gerçekleştirmek için çıktı bu kez evinden.
Elimde olsa dedi, elimde olsa bütün sokak lambalarının sarı yanmasını sağlardım. Kanı beyaz sokak lambasının altında parlarken karıştı  geceye. O geceye karıştığında çoktan güneş doğmuştu.


Kumpanyadaki kan kokusunu gözyaşlarınızda hissetmeniz dileğiyle hoşça kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder