2 Ağustos 2013 Cuma

Hayat Provası

Umut Sönmez için...

-Merve ! Terliklerimi yine bulamıyorum.
-Yatağın altına baksana !

Merve onun üniversitede birden beri ev arkadaşıydı. Biraz alımlı uzun boylu, sarışın uzun saçlı ve mavi gözlüydü. O ise uzun boylu tam bir esmer güzeliydi. Beline kadar gelen kahverengi saçları ve yemyeşil gözleri ile herkes onu az çok tanırdı. İkisi de üniversite üçüncü sınıftı. O Merve'ye göre biraz daha çalışkandı ve üçüncü sınıfta olmasına rağmen hala en sevdiği ders psikopatolojiydi. Bu derste insanların duygu ve düşüncelerindeki sorunları hocayla hiç çekinmeden tartışabilen tek kişi oydu. Birkaç kez hocayla tartıştığı için dersten bile atılmıştı. çünkü hoca haksızdı. Ve bunu o da biliyordu. Buna rağmen suçlu görünen oydu. Genelde bu derste ruh sağlığı bozuk olan insanlardan bahsedilirdi. Her ders kendisini başkasının ağzından dinleyip çıkardı. O yirmi bir yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Kendini bu üniversiteye zar zor atabilmişti. Ailesinden uzaklaşmak için her şeyi yapardı. Bu şehir dışındaki üniversite de onun kurtarıcısı olmuştu. Aldığı burslar ve bu yaşına kadar biriktirdiği ufak miktarda paralarla Merve ile birlikte bir ev tutmuşlardı. İki kız üç senedir öyle böyle geçiniyorlardı. Merve onun aksine üniversitede bir dakika bile kalmak istemiyordu. O ise üniversitede kalıp öğretmenlik yapmak istiyordu. Yapacaktı da. 


-Geç kalıyoruz ! 

-Geldim. 

İki kız da gayet güzel hazırlanıp okulun yolunu tutmuşlardı. Evleri ile okulları arası bir duraktı. Otobüse binip üniversiteye vardılar. Birazcık gecikmişlerdi. Ve ilk dersleri çok sevgili psikopatoloji öğretmeniyleydi. 


-Allah kahretsin ! 

-Ne oldu ? 
-İlk ders kimin baksana ! Ve biz geç kaldık. 
-Bir şey olmaz, güven bana. 

Kocaman kapıyı çalıp, derslikten içeriye girdiler. Merve hemen sessizce gidip boş bulduğu yere oturmuştu. Çantasını da Merve almış ve yanındaki yere koymuştu. O ise hala ayaktaydı. 



-Siz bayan Demir oturmayacak mısınız ? 

-Bir şey demenizi bekliyorum.
-Geç kalan sizsiniz. Sizi derse aldığıma şükredin. Oturmanız için size davet verecek değilim. 
-Yapmanız gerek bu. 
-Neden geciktiniz ? 
-Keyfim öyle istedi. 
 O sırada Merve ile göz göze geldiler. Merve ona susması için el kol yapıyordu. 
-Çıkın dışarı bayan Demir ! 
-Niye davranışlarıma katlanamıyor musunuz sayın Koçoğulları ? 
-Tartışmak mı istiyorsunuz ? Yenileceğinizi bile bile. 
-Kendinizi ne sanıyorsunuz hocam ?! 
-Ne biçim konuşuyorsunuz ?! Ben sizin hocanızım. 
-Ben de öğrenciniz. Memnun oldum ! 
-Terk edin dersliğimi ! 
-Bu dersi hakkıyla veren tek öğrenciniz benim ! Kabul edin ! 
-Çalışkan olmanız bir şeyi değiştirmez. 
-Çalışkanlıktan bahseden kim ki ? 
-Benim !
-Çıkın dışarı hocam ! 
-Saygısız ! 
-Orada durun. Benim mücadele ettiğim şeyleri bilmiyorsunuz. Bu derste iyiyim çünkü siz hergün kendi ağzınızla beni tanımlıyorsunuz. Hergün bu fakültedeki yüzlerce kişiye beni anlatıyorsunuz. Dersinizdeki öğrencilere benimle nasıl başa çıkabileceklerini anlatıyorsunuz.
-Ne münasebet ! 
-Ben psikopatım. Bakınız anlatayım. Küçük yaşta bir trafik kazası geçirdim. Babamı kaybettim.
-Başın sağ olsun.
-Yalakalığa lüzum yok nefret ederdim o heriften. Her neyse. Beni şehir dışında bekleyen aptal bir ağabeyimle ağlak bir annem var. Onlardan kaçmak için buradayım. Buraya girene kadar canım çıktı. ama bakınız değdi. Sizinle çok iyi anlaşıyoruz. 
-Bana öyle gelmedi ! 
-İnsan en çok en sevdiği ile tartışır hocam. Yoksa öğrencilerinize bunu öğretmediniz mi ?! 

Derslikteki herkes şaşkın gözlerle hoca ile kıza odaklanmış ağızları bir karış açık onları izleyip onları dinliyorlardı. Kimse sesini çıkarmaya cesaret edemiyordu. O ise hala ayakta omuzları dik bir şekilde hocaya baş kaldırışına devam ediyordu. Kısa bir sessizlik hakim oldu. Kimsenin konuşmaya niyeti olmadığını anlayınca derin bir nefes aldı ve verdi. Topuklu ayakkabılarıyla biraz zorlansa da anfinin üzerine çıktı. Kırmızı diz üstündeki elbisesini düzelterek hocayı parmağıyla işaret etti ve devam etti ;  


-Siz kimsiniz ? Ne için yaşıyorsunuz ?! 

-Ben..
(Hocanın sözünü bölerek devam etti.)
-Kim olduğunu biliyorum moruk ! Amacını söyle bana ! Boşa yaşıyorsun. Herkes gibi. Hepimiz gibi. Benim gibi. Ve bu dersliğe tıktığın onlarca insan gibi sen de boşa yaşıyorsun.
-Boşa yaşamak nedir ?!
(Çekinecek bir şeyi yokmuş gibi bütün gösterişiyle eğildi. Ve çantasından bir şey aldı. Arkasında kavuşturdu daha sonra da ellerini.)
-Boşa yaşamak, ölü yaşamaktır. Umutlarını kaybetmek ama zorla yaşamaktır. Birinin adı kirlenecekse bu siz olmalısınız hocam.

Ve bu diyalogtan sonra arkasında sakladığı bıçağı çıkartıp kendi boğazını biran bile düşünmeden kesti. Hocası şaşkın gözlerle ona bakıyordu. Onun bedeni ise çoktan anfinin üzerine yığılıp öylece kalmıştı bile. Kanı yerlere damlıyordu. Herkes çığlık çığlığa dersliği terk etti. Sesleri duyup gelenler de oldu. Ağlayanlar şok geçirenler oldu. Hocası hala hayretle ona bakıyordu. Haklıydı, o her ders onu anlatıp durmuştu. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder