30 Kasım 2013 Cumartesi

Vedaları Sevmiyorum

-Karanlık.
-Ne o korkuyor musun?
-Evet..
-Ben yanındayım ama.
-Sessiz.
-Daha güzel değil mi?
-Değil.
-Peki öyleyse.
-Soğuk.
-Kışı sevdiğini sanırdım.
-Yazlardan nefret ederim.
-Kışları seviyorsun öyleyse işte.
-Kıştan nefret ederim.
-İlkbahar?
-Benim baharlarım hep son oldu. Biliyor musun bu da seninle geçireceğim son bahar.
-Anlamadım?
-Bitti..
-Ama..
-Git artık.

İlk defa kendinden bu kadar emin olarak konuşma yapmıştı. Ve ilk defa kendi ayaklarının üzerinde durabildiğini hissetmişti. Onu çok sevmişti belki ama engeller vardı işte. Hep nefret ettiği aşılması zor olan hatta aşılamayacak olan engeller. Vedaları sevmezdi. Fakat zorundaydı. Bütün bunları düşünürken sanki akrep yelkovanla ahenkle dans ediyordu. Sanki hiçbir şeyin anlamı yoktu. Sanki her şey bugünden sonra anlamsızlaşmıştı onun için. Ne yapacaktı bundan sonra? Onsuz nasıl devam edecekti sözde herkesin iyi bildiği şu hayata? Ailesinden mi destek alacaktı? Ha ha! Ailesi onu siklemiyordu bile. Bütün bunları düşünürken gözyaşlarını göz pınarlarında hapsetmeye daha fazla dayanamadı ve sanki gözyaşları ebediyete kadar hapsedilmiş bir tutuklu gibi hızlıca göz pınarlarını terk etti. Yanakları tamamen ıslanana kadar ağladı. Şimdi ne yapacaktı.Şimdi ne olacaktı? Hayatı bundan sonra nasıl şekillenecekti? Çekip gitmeli miydi? Yoksa bu korkaklık mı olurdu? ne yapmalıydı. Belki de geri dönüp, boynuna sarılıp bir şans daha vermeliydi. HAYIR! Bunların hepsi boş şeylerdi. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hep yaptığı gibi herkese sahte gülücükler dağıtıp kendine mutlu havası verecekti. İçinde kopan fırtınalara rağmen. "Ah şu engeller, engelleri yıkmak geliyor içimden.Boş sözlere gerek yok seni yanımda istiyorum..."  diye sürüp giden şarkı dizeleri geldi aklına. Keşke bu kadar güçlü olabilseydi.Keşke bütün engellerin karşısında da onun karşında durabildiği kadar dik durup her şeye meydan okuyabilseydi. Keşke hiç bitmeseydi bu peri masalı. Oysa ki masalların sonu güzel olurdu. Güzel olmak zorundaydı. Bu ise boka benziyordu işte. Yine de bu peri masalında baş rol olmaktan mutluluk duymuştu. "Keşke daha güzel bitseydi sonumuz." diye düşünmeden edemedi. İşte tam da o an fark etti hayatının keşkelerle dolu olduğunu. Yaşamış sayılmazdı. Öyle miydi gerçekten? Bütün güzel anılar, bütün mutlu anları, hıçkıra hıçkıra ağladığı o bütün geceler sadece bir keşke lafıyla silinmiş mi sayılıyordu hayatından. Hayatı çıkılmaz bir labirente dönmüş durumdaydı. Boşluğa düşmüştü ve bu boşluktan onu çıkarabilecek hiçbir güç yoktu yeryüzünde. HAPŞU! "Çok yaşa!" diyebilecek kimse yoktu.. Yalnızdı. KENDİMİ TUTUCAM ÇOK SABIRLI OLUCAM NAPIP EDİP SONUNDA BEEEN ÇILDIRMIYCAM! Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Evet bir gün içinde hissettiği duygular gibi. Hayatına girenler olmuştu, çıkanlar olmuştu. Hayat daha ne kadar acımasız olabilir ki? Belki de o farkında değildi ama hayatı için yeni bir kapı açılıyordu ona? Bu fikre o bile inanmadı. Nasıl mutlu olabilirdi?

-Her zamankinden. Daha sert olsun. 
-Efendim? 
-Söyledik ya işte! Her zamankinden ama daha sert. 
Zavallı barmen bütün şaşkın bakışlarını kadının vücudunda gezdirerek şaşkınlıkla yanıtladı 
-Hanımefendi sabah olmak üzere ve neredeyse kapatıyoruz..Siz buraya nasıl girdiniz onu bile anlamış değilim. 
-Kapıdan girdim.
-Sarhoşsunuz? 
-Evet! Ne olmuş! 
-Burayı terk etmenizi rica ediyorum.
Kadın elini çantasına attı ve bir tomar para çıkarttı. 
-Parasıyla değil mi ulan?!!
-Hanımefendi lütfen sabahları kapatıyoruz. 
Tam bir şeyler söyleyecekken yere düşen kadını tutmak için barmen adeta yerinden fırlamış ve kadını belinden kavramayı başarmıştı. Bu kadın onu bu kadar sarsacak ne yaşamış olabilirdi? Kendisi de büyük bir bunalım içerisindeydi. Sevdiği kadın onu iki gün önce terk edip öylece gitmişti. Vedaları sevmiyordu. Bazı riskleri göze alamayacağı için çekip gitmişti sevgilisi. Öylece ortada kalmıştı. Şimdi ise ince belli bir kadını belinden kavramış öylece duruyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Arkadaşına işaret ederek "Ben kaçıyorum. Son toparlanmalar sizde." derken bir yandan da kadını kucağına almıştı. Arkadaşı da kurnazca bir bakış atmıştı. Bunu fark edince "Müşteri be olum bayıldı kadın!" deme gereğini duymuştu. Bu sarı ve loş ışıkların aydınlattığı -hoş aydınlık demeye bin şahit isterdi- leş gibi bira ve sarhoş kusmuğu kokan, günün bu saatlerinde ise taburelerin masaların üzerine ters çevrilip konulduğu bu yerden kucağında kapıdan çıkarken, gözlerini ister istemez yeni aydınlanan hava yüzünden kısmıştı. Evet, ilk defa kucağında bir kadınla çıkmıyordu bu bardan. Onu terk eden kadınla da böyle tanışmıştı. Aslında bu onun taktiğiydi. Yalnız kadınlar gelir ve bu barda içerdi. O da onlara daha çok içirip evine götürüp onlarla birlikte olurdu. Fakat bu kadın savunmasızca onun kollarına düşüvermişti. Bu kadında farklı olan şeyler vardı. Elini kadının çantasına attı. Belki kim olduğuna nerede oturduğuna dair bir şeyler bulacağını tahmin etti. Fakat kadının çantasında olan tek şey silah ve paraydı. 




Kadın yataktan kaçmaya çalışırken 
-Neredeyim ben?!
Adam ise yatağın tam karşısındaki koltukta gözünü tavana dikip öylece bakarken irkilip
-Günaydın! Sakin ol.
-Neredeyim dedim! 
-Evimdesin.
-Sen kimsin be o....ç...! 
-Sana yardım eden bir insana küfür ederek mi teşekkür ediyorsun?
Başını öne eğdi. Bütün hırsını ona yardım etmeye çalışan bir adamdan almaya çalıştığı için kendine kızdı. 
-Ben...Özür dilerim. Anlayabileceğin gibi kötü bir gece geçirdim.
-Sakin olacaksan neler olduğunu anlatabilirim. 
-Evet, lütfen. 
-Sabaha karşı geldin. Zaten sarhoştun. Yanlış bara geldiğini fark etmeyerek bana, "Her zamankinden." ver dedin. Sana kapatmak üzere olduğumuzu söyledim fakat aldırış etmedin. Bunu tartışmasını yaparken de bayıldın ve ben de seni tuttum. Ne yapacağımı bilemediğim için de evime getirdim. 
-Kusura bakma lütfen. 
-Normal zamanlar geçiren insanlar çantasında tabanca bulundurmaz öyle değil mi? Sorun yok.
-Aman tanrım! Ben... Tam bir çıkmazdayım. 
-Anlatmak istersen dinlerim.
-Anlatırsam rahatlar mıyım? 
-Deneyip görmelisin. 
-Sevdiğim bir erkek arkadaşım vardı. Fakat aramıza engeller girdi. Aşılması zor, hatta aşılamayacak engeller. Ona sırılsıklam aşıktım. Fakat aşkımız çok yıpranmıştı. Birbirimizi çok kırmıştık. Nasıl anlatılır ona aşkım bilmiyorum. Çok farklıydı o. Birçok erkek tanımıştım. Şüphesiz hepsinin tek amacı beni elde etmekti. Onlar amaçlarına ulaşmadan hepsini terk etmiştim. Onunla her zaman takıldığım barda tanışmıştım. Dün gece de oraya geldiğimi sandığım şu bar... Bana bir içki ısmarlamayı teklif etmişti nazikçe. Yine o "adamlar"dan diye düşünerek kafamı bile çevirmeden teşekkür edip reddettim onu. Genelde o "adamlar" böyle yapınca ısrar etmez ve sana küfür edip yeni avlar peşine çıkardı. Bu adam ise öyle değildi. Israr etti. "Sadece bir bardak lütfen. Hadi ama adını öğrenmek için başka bahanem yok." diyerek teklifini yinelemişti. O an kafamı çevirdiğimde hayatımın aşkının gözlerinin içine baktığımı anladım. Yalan söyleyemem. Hayatımın aşkı da o oldu. Dört buçuk senelik bir birlikteliğimize o kadar güzel anılar sığdırdık ki... Gözleri dolarak anlatmaya devam etti. Kötü anılarımız da oldu. Ama aşk böyle bir şey. Kimse o kötü olanları hatırlamaz ki. Adam akşamdan kalma bir kadının kendini nasıl bu kadar iyi ifade edebilmesine şaşırmış bir ifadeyle kadının sözünü bölerek kahve isteyip istemediğini sordu. Kadın sadece teşekkür ederek o güzel hikayeyi anlatmaya devam etti. Dün gece bara gelmeden önce ayrıldık. Sadece ben daha güçlü olamadığım için. Gözünde biriktirdiği damlalara daha fazla sözünü geçiremedi ve iki damla gözyaşı yanaklarından süzüldü. Ellleriyle gözyaşlarını silerek devam etti. Evde çok içmiştim. İnan sonrasını hatırlamıyorum. 
-Anlıyorum. Sonrası da sana anlattığım gibi. Aslında benzer hikayelerin farklı baş rol oyuncularıyız seninle. 
-Efendim? 
-Ben senin hikayende bırakılan adamım işte. Kız arkadaşım beni iki gün önce "engeller" yüzünden terk etti. 
-Pot kırdım sanırım. Özür dilerim.
-Yeni tanıştığın birinin hayat hikayesini bilmen garip olurdu. Kahve istemediğine emin misin,iyi gelir. 
-Zahmet olmayacaksa. 
Adam iç ısıtan bir gülüşle yanıtladı
-Seni dün kucağımda taşıdım. Kahve koymak zahmet olmaz merak etme.
Kadın ise utanarak hafif ve çekimser bir şekilde gülümsemekle yetindi. 
-Şeker?
-İki tane lütfen. Senin hikayeni de dinlemeyi isterim. 
-Dedim ya hikayelerimiz aynı. Ama farklı baş roller. Bir de benim ilişkim iki yıl sürdü hepsi bu. 
-Kız arkadaşının neler hissettiğini anlıyorum. 
-Erkek arkadaşının neler hissettiğini anlıyorum. 
-Ben artık gitsem iyi olacak. 
-Lütfen biraz daha kal. 
-Yeterince zahmet verdim. 
-Hayır,lütfen kal.
-Neden?
-Kendimi iki yıldır ilk def yalnız hissetmedim. 
-Ben, Eylem. 
-Emre. 
-Memnun oldum. Her şey için ne kadar teşekkür etsem az sanırım. Yine de tekrar teşekkür ederim. 
-Lafı bile olmaz. İnsanız hepimiz değil mi? Kalacak mısın? 
Kadın adamın koltuğunun yanında duran çalışma masasından bir not kağıdı aldı. Telefon numarasını ve adresini yazarak 
-Şimdi gitsem iyi olacak. Başka zaman görüşsek? 
-Tabii ki neden olmasın. Memnun olurum. 
Kapıya kadar birlikte gittiler. Kadın kapıdan çıkarken hala utangaç bir ifadeyle "Görüşürüz." dedi. Adamda aynı şekilde karşılık verdi. İkisinin de içi içine sığmıyordu. Kimdi bu yabancı? Şu birkaç saatte ilk defa ikisi de kendisini yalnız hissetmeyip çok tatlı bir sohbet etmişlerdi. İkisinin de sevmediği o vedalar, yeni merhabaların en güzel başlangıcı olmuştu.

-Bu kadın benim hayatım olmalı.
-Bu adam benim hayatım olmalı.

İkisi de farkında olmadan akıllarından bu düşünceyi geçirmişti. 

                                                                                                    -MUTLU SON-  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder