6 Şubat 2013 Çarşamba

Dev Bir Cüce

Yürüyordu. Nereye gittiğini bilmediği, bilemeyeceği bir yolda sessizce yürüyordu. Bok kokulu sokakları ürkek bakışlarıyla süzerek yürüyordu. Yolun sonunda onu karşılayacak olan şey yine karanlık mı olacaktı, yoksa aradığı aydınlığa nihayetinde ulaşacak mıydı ? Bilemiyordu. Düşünceleri beyninde bir bir sıralanıyordu. Fakat doğru sıraya koyamıyordu düşüncelerini. Kaldırımlardaki su birikintilerinden anlayabileceği gibi Zeus yine insanların tepesine işemişti. Nihayet bitmeyen yolun sonuna da varmıştı. Karşısında gördüğü şey bir karanlıktan fazlası,aydınlıktan azıydı .Dikkatlice önüne çıkan kapıyı araladı.İçeri geçti ve eskimiş bir bar taburesinin üzerine oturdu. Düşüncelerini sıralamak için vakti iyice daralıyordu. Bunu nefes alıp verişi belirliyordu adeta. "Saat on bir de burada ol. Bir dakika bile geçirme." demişti buluşacağı kişi ona. Karanlığın en derininde üzerinde oturduğu bar taburesinin çıkarttığı o küçücük gıcırtı sanki tüm dünyaya yayılmıştı. Nihayet merdivenlerin başında belli belirsiz bir insan silüeti gördü. Ayağa kalkıp ilerlemek isterken sanki yerçekimi alehine çalışıp güçlenip ayaklarına tonlarca basınç uyguluyordu. Sessizliği bozmamak için usulca oturduğu tabureden doğruldu. Biçimsiz bir gölge ona doğru yaklaştı. Doğrulduğu tabureye doğru yaklaştı. Zifiri karanlıkta ne ona bakan iki çift gözü görebiliyordu ne de salyaları akan siyah köpeği fark edebilmişti. Cenneti aydınlatır gibi bulundukları yeri aydınlatan loş,çok loş bir ışık açtı iki çift gözün sahibi. Arkası dönüktü. Yüzünü yine görememişti. "Seni buraya getiren ne ? Bu belaya sürüklenmek için çok büyük bir halt yemen gerekiyor. Söylesene neden buradasın ?" diye sordu. Loş ışığın altında düşüncelerini sıralamak sanki işini kolaylaştırmıştı. Biran duraksadı. Sadece birkaç saniye. Derin bir nefes aldı, kalbinin deli gibi atan sesine kulak vermeden konuşmaya başladı. "Ben...Ben büyük bir halt yedim." dedi korkarak. Sanki yıllardır susuyormuş gibi, sanki asırlardır süren bir sessizliği bozuyormuş gibi titredi sesi. Devam edemeyecek gibi oldu. Birkaç saniye daha duraksadı. İçindeki deli kanı kaynarken sanki kutuplardaki dondurucu soğuklarda kaybolmuş bir deli rüzgar gibi konuşmasına devam etti. Ağzından çıkanı kulağını neredeyse duymayacak haldeydi. Fakat devam etmek zorundaydı. Ve etti. "Ben yapmamam gereken her şeyi yaptım. Bu hayatta büyük pişmanlıklar yaşadım. Çok şeyi kaybettim. İlk sevdiğim kadını, sonra ailemi, arkadaşlarımı ve bütün varımı. Yeni bir hayata başlamak istiyorum, yepyeni bir hayata." dedi. Arkası dönük olan adamı onu dinleyip dinlemediğinden bile emin değildi. Konuşabilmesi bile onun için bir mucizeydi. Arkası dönük olan adam yavaşça önünü döndü. Bu çirkin yüze bakmaktan aciz olmamalıydı. Yanık dolu bu yüz "Doğru yerdesin. Doğru zamanda." diye yanıt verdi. Fakat yanık olan yüzünü saklamak istermişçesine bunları söyledikten hemen sonra arkasını döndü. "Peki,ne yapmam gerekiyor ?" diye sordu. Yeniden arkasını dönüp karanlığın bir parçası haline gelen adam biran için duraksadı. Hatta bir kaç dakika duraksadı. Sessizliği bozmaya cesareti olan bu sefer simsiyah olan köpek oldu. Uzun bir ulayıştan sonra aralık kalan kapıdan çıkıp gitti. Karanlığın içindeki adam "Hepiniz aynı itsiniz işte ! Sen de git durma !" diye bağırdı köpeğin ardından. Kısa bir süre daha duraksadı. Kendi hikayesini anlatmak için kafasında toparlaması gereken çok şey vardı. Uzun sayılamayacak kadar kısa kısa sayılamayacak kadar uzun bir süre daha duraksadıktan sonra orta şiddetli bir ses tonla konuşmaya başladı. "Bundan yirmi sene önce benim de senin gibi muhteşem bir hayatım vardı. Sevdiğim bir kadın, ailem, dostlarım ve hepsini doyurabilecek gezdirebilecek kadar da çok param, çok malım vardı. Hepsini kaybettim. Ve tam dört yıldır bu aptal apartmanda yaşamaya çalışıyorum. Kaybettiğim şeyler asla geri gelmeyecekti biliyordum. Bu yüzden bataklığa saplandım ve öylece kaldım. Sevdiğim kadın beni terk etmedi. Bir cinayete kurban gitti. Katili kendi gözlerimle daha benim sevgilimin kanı kurumamışken yanındayken gördüm. Bir dakika bile duraksamadan silahıma gitti elim. Kalbine tek bir kurşunla öldürdüm iti. On altı senem hapiste geçti o aşağılık herif yüzünden. Hapishaneye girdiğim anda benim olan ve az önce sıraladığım her şeyi kaybettim. Dört senedir uzman olarak bu işi yapıyorum. Merak etme hiçbir şey olmayacak. Şimdi söyle bakalım kimmiş kurbanımız ?". Öylece kalakaldı. Gözleri doldu. Adamın karanlıkar içindeki dev vücudu ve cüceleşmiş düşünceleriyle zıtlık içinde olduğunu fark etti. Hayır buraya gelene kadar çok düşünmüştü. İçinde çok büyük bir savaş vermişti. Düşüncelerini sıralamayı zor bitirmişti. Düşünürse vazgeçeceğini bildiği için düşünmeden devam etti "Beni aldatmış. Bilmediğimi sanıyor. Onu kaybettim ama bu onu bilmiyor henüz. Öğrenince çıldırdım. Sonra her şeyi kaybettim işte." Hayatının kadınının onu aldatmış olduğu adamın resmini, karanlıktaki dev cüceyle arasındaki masaya koydu. "Bu... Bu o. " dedi. Dev cüce zahmetli bir şekilde arkasını döndü. Resme dikkatlice baktı. Hiçbir şey söylemeden merdivenlerden yukarı usulca çıktı. Merdivenlerin yarısında durdu. "Biraz bekle delikanlı." dedi. Adam kalp atışlarının hızında onayladığını belirtmek için kafasını salladı. Birkaç dakika sonra dev cücenin gölgesi merdivende belirdi. Merdivenlerden indi. Aralarında duran masaya bir tabanca bıraktı. "Susturucusu iyi iş görür. Kimlerin canını aldım bununla sayamadım bile. Şimdi eminsen bu herifin de canını alayım ." dedi masadaki resme bakarak. "Bitsin artık, acı çekmek istemiyorum ." dedi dev cücenin yüzüne bakarak. "Fakat bilirsin kiralık Azrail işleri yüklü bir ücretle gerçekleştirir ." diye karşılığını aldı . "Son param, bunu da verince her şeyim tükenecek. Al ." diyerek parayı masaya bıraktı ."Çok cömertsin delikanlı .Yarın bu saatte seninkinin işi bitmiş olur .Gidebilirsin ." dedi karanlığını terk ederek .Başından beri üzerinden hiç kalkmadığı bar taburesinin üzerinden kalktı .Aralık olan kapıyı geçebileceği kadar daha genişletti ve dışarı çıktı .Saat gece yarısına gelme üzereydi. Dar sokaklardan, geldiği yolları geri döndü. Tek el kurşun sesi. Vücudu ağır çekim sahnelerindeki gibi yere yığıldı .Kanı Zeus'un sidiğine karıştı. Ne güzel bir intihar olmuştu. Saat, vakit, gün, ay her şey intihar etmek için kusursuzdu. Ve biran bile düşünmeden bunu yapmıştı işte. Şimdi sahip olmadığı her şey bu ölümle beraber tarihe karışmıştı .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder